TÜKETİM ÇILGINLIĞI

 
  Yaşamak için tüketim yapmak süreklilik gösteren süreçtir ve insanın insanla, çevreyle etkileşiminin bir göstergesidir. İnsanlar, doğduklarından itibaren sürekli bir şeyler tüketirler. İnsanların bu tüketim gerekliliği kar elde etmek isteyen veya istemeyen kuruluşlar açısından oldukça önemlidir.

 

  İşletmeler, arz-talep düşüncesinden dolayı, insanların ihtiyaçlarını anlayıp ve müşteri odaklı olup, en iyi şekilde ihtiyaçlarını sağlayacak mal ve hizmetleri sunmak durumundadır. İnsanların tüketim eğilimlerinin neye doğru olduğunu saptamak oldukça zor olmasına rağmen, bu ihtiyaçları bulmak rakiplere üstünlük sağlamak açısından çok önemlidir.


                         


  Saptadıkları bu ürün veya hizmetin alım gücü, hem tüketicinin bireysel ihtiyaçlarının, öğrenme sürecinin, kişiliğinin, tutum ve inançlarının etkisiyle; hem de, kişinin bulunduğu toplumda, kültür, sosyal sınıf ve aile gibi sosyal etkenlerin yardımıyla ortaya çıkar. Geçmişte tüketim denen şey, sadece ihtiyaçlar sınırında gerçekleşirmiş ama günümüzde bu tüketim şekli değişikliğe uğrayıp, tüketiciler ihtiyaçlarının yanı sıra fiyat, kalite gibi standartlarla beraber alışverişin kendilerine verdiği haz, eğlence ve mutluluk gibi şeylerin etkisiyle satın alımı gerçekleştiriyorlar. Dolayısıyla tüketim hızı aşırı artmakta ve insanlar tüketim çılgını haline dönüşmekte.
  

                            

   Tüketimin yoğun olduğu dönemler içinde doğum günleri, yılbaşı, sevgililer günü, anneler-babalar-kadınlar günü, bayramlar ve mağazaların kuruluş yıldönümleri vardır dolaysıyla bu özel günlerde işletmeler ihtiyacı algılayıp ona göre satış stratejisi geliştiriyorlar. Bu duruma tüketiciyi cezbedip daha çok alım yapmasını sağlıyor.


                             

   Ne demiş atalarımız? Ayağını yorganına göre uzat… Biz bu tüketim çılgınlığını dizginlemedikçe ortaya çok vahim tablolar çıkabilir. En azından işletmelerin bu oyunlarına kanmamamızı umuyorum.